NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
قَالَ
سَمِعْتُ
ابْنَ الْمُنْكَدِرِ
أَنَّهُ
سَمِعَ
جَابِرًا
يَقُولُ
مَرِضْتُ
فَأَتَانِي
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَعُودُنِي
هُوَ وَأَبُو
بَكْرٍ
مَاشِيَيْنِ
وَقَدْ أُغْمِيَ
عَلَيَّ
فَلَمْ
أُكَلِّمْهُ
فَتَوَضَّأَ
وَصَبَّهُ
عَلَيَّ
فَأَفَقْتُ
فَقُلْتُ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
كَيْفَ
أَصْنَعُ فِي
مَالِي وَلِي
أَخَوَاتٌ
قَالَ
فَنَزَلَتْ
آيَةُ الْمَوَارِيثِ
يَسْتَفْتُونَكَ
قُلْ اللَّهُ
يُفْتِيكُمْ
فِي
الْكَلَالَةِ
İbn el-Münkedir, Cabir'i
(şöyle) derken işitmiş;
"Ben
hastalanmıştım. Baygın bulunduğum bir sırada Peygamber (s.a.v.): Ebû Bekir'le birlikte
yaya olarak beni ziyarete gelmiş ben (baygınlığım sebebiyle) kendisiyle
konuşamayınca bir abdest alıp (abdest suyunu) üzerime serpmiş, bunun üzerine
ben ayıldım. (Rasûl-i Ekrem'in yanımda olduğunu görünce):
"Ey Allah'ın Rasûlü
malım hakkında nasıl bir işlem yapayım. Benim (geride kalacak) kız kardeşlerim
de var" dedim. Hemen o anda "senden fetva istiyorlar de ki, Allah
sizi babasız ve çocuksuz kişinin mirası hakkında hükmünü (şöyle)
açıklıyor..."[Nisa 176] (mealindeki) miras âyet-i kerimesi indirildi.
İzah:
Buhârî, feraiz; Müslim
feraiz; Tirmizî, feraiz; İbn Mâce feraiz
Avnü'l Ma'bud yazarının
açıklamasına göre, "Metinde geçen kelale kelimesinin manâsı üzerinde
çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Kastalanî'ye göre kelale geride çocuk ve
baba bırakmadan ölen kimsedir. Lügat alimlerinin cumhurunun görüşü budur.
Sahabeden Hz. Ali ile Abdullah b. Mesûd da bu görüştedirler. Bazılarına göre,
geride baba bırakmadan ölen kimsedir. Ashab-ı Kiram'dan Ömer b. Hattâb (r.a.)
bu görüştedir. Bazılarına göre erkek çocuk bırakmadan ölen kimsedir. Anne ve
baba bırakmadan ölen kimse olduğunu söyleyenler de vardır. Bütün bu görüşlere
göre kelale ölen kimseye verilen bir isimdir. Bazılarına göre de kelale anne ve
baba dışında kalan mirasçılar demektir. Kutrubi ile ashab-ı kiramdan Ebû Bekr
(r.a.) bu görüştedirler. Hanefi ulemasından Aynî bu mevzuda cumhurun görüşünü
tercih etmiştir.
Kelale kelimesinin
manâsında ihtilaf edildiği gibi, hangi kökten türedi-ği konusunda da ihtilâf
edilmiştir.
Bu mevzuda İmam Nevevî
şöyle diyor: "Ulemanın ekserisine göre bu kelime tekellül kökünden
türemiştir. Tekellül kenarda kalmak manâsına gelir. Mesela amca oğlu, nesebin
dikine inen usul- für'u çizgisi üzerinde değildir. Bu çizginin yan tarafında
kaldığı için kelale ismini alır.
Bazılarına göre bu
kelime ihtilaf etmek anlamına gelen iklil kökünden türemiştir.
Varisler ölüyü dört
tarafından kuşattıkları için bu ismi almışlardır. Nitekim başı dört tarafından
sardığı için başa giyilen taca da iklil ismi verilmiştir.
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerifte kelalenin mirası şöyle anlaşılıyor. "Ölenin annesi,
babası ve çocukları yok da anne bir kız ve erkek kardeşi varsa, bunların
herbirine mirasın altıda biri düşer. Eğer anne bir erkek ve kız kardeşler
birden fazla ise, bunlar mirasın üçte birini kendi aralarında paylaşırlar.
Her ne kadar Hz.
Cabir'in mirası hakkında inen âyetin senden fetva istiyorlar de kî Allah size
babasız ve çocuksuz kişinin mirası hakkında hükmünü şöyle açıklıyor:[Nisa 176]
mealindeki âyet-i kerime olduğu ifade ediliyorsada, îbn Cerir Hz. Cabir'in
mirası hakkında inen âyetin Allah size çocuklannız(ın alacağı miras) hakkında,
erkeğe kadının payının iki mislini tavsiye eder.[Nisa 11] mealindeki âyet-i
kerime olduğunu [İbn Cerir, Tefsirii't Taberi, IV-276.] rivayet etmiştir.
Tirmizî'nin
rivayeti[Tirmizî, feraiz] de İbn Cerir'in bu rivayetini te'yid etmektedir.
Malikî ulemasından İbn
el-Arabi, İbn Cerir'in rivayeti ile Tirmizî'nin rivayetini mevzumuzu teşkil eden
hadis-i şerife tercih ederek bu rivayetlerin arasını te'lıf etme yoluna
gitmişse de Bezlü'l Mechûd yazarı bu müşkili şöyle halletmiştir:
"Aslında yukarıda
meali geçen Nisa sûresinin 176 numaralı âyet-i kerimesi Hz. Cabir'in mirası
hakkında inmiştir. Fakat bu âyet-i kerimede kelalenin mirası açıklanırken söz
konusu edilen erkek ve kız kardeşten maksat anne-baba bir ya da baba bir erkek
ve kız kardeş değil, anne bir erkek ve kız kardeştir. Nitekim Sad b. Ebî
Vakkâs'ın rivayeti ile îbn Mes'ûd'un kıraatleri de buna delalet etmektedir.
Durum böyle olunca,
anne bir kardeşlerin dışında kalan anne-baba bir kardeşlerle baba bir
kardeşlerin mirası bu âyet-i kerimede açıklanmamıştır. Bunun üzerine ashab-ı
kiram Hz. Peygamber'den onların mirasları hakkındaki hükmü sormaya
başlamışlar, nihayet Cenab-ı Hak Nisa sûresinin 11. âyet-i kerimesini indirerek
onlar hakkındaki hükmünü de açıklamıştır. Netice itibariyle her iki âyetin,
:inmesine de sebeb Hz. Cabir'in mirasıdır. Her iki âyetin de Hz. Cabir hakkında
indiğini söylemek mümkündür. Bir başka ifadeyle yukarıda geçen rivayetler
arasında bir çelişki yoktur.